Daha önce 5 defa gittiğim Gürcistan’a bu yıl da İran’a gitmek için tekrar giriş yaptım. Bu yıl ilk defa, farklılık olsun diye Sarp sınır kapısını değil Türkgözü sınır kapısını kullandım. Sarp’a göre çok daha az insan var bu kapıda. Çoğu da Duty Free’den bir şeyler satın almayı planlayan Türkler…
Sınır işlemleri çok uzun değildi. Yurtdışı çıkış pulunu satın aldım, sıraya girdim ve 10 dakika sonra pasaportuma çıkış damgası vurdular. Az ilerde bir binada da motosikletin çıkış işlemi yapıldı. Sonrasında Gürcistan girişi için 100 mt daha ilerledik ve polis kontrolünden geçtik. Gürcü polisi Türkçe biliyor çoğu zaman. Pasaporta damgayı vurdular ve sonrasında çantaları üstün körü kontrol ettiler. Gürcistan’a giriş bu kadar kolay!
Az ilerde bir benzin istasyonu vardı. Orada hem benzin alayım hem de trafik sigortası yaptırayım, dedim. Üzerimde Gürci Larisi olmadığından orada biraz komisyonla para bozdurup işlerimi hallettim ve Akhaltsikhe, yani Ahıska’ya doğru ilerlemeye başladım. Çok kısa mesafe gidecektim ama kamp yapar mıyım diye düşünürken yağmur başlayınca pansiyon aranmaya başladım. Haritadan işaretlediğim yeri bulmam vakit aldı. Orada yer yoktu. Başka pansiyon işleten bir arkadaşlarını çağırdılar, bana da kahve ikram ettiler. O kişiler geldi ancak ben fiyatı beğenmedim ve yağmur dindiği için tekrar aramaya koyuldum. Başka bir yer buldum ama orada da boş oda yoktu. Onlar beni başka bi pansiyonu götürdü ve sonunda yer buldum! Hatta yol üzerinde adres sorduğum birisinin de o pansiyona arkadaş ziyaretine gelmesi beni şaşırttı. İlk akşam olduğundan biraz dinlendim ve şehirdeki kaleye gezmeye gittim. Türkler zamanında Ahıska kalesi olarak bilinse de şuan Rabat kalesi deniyor.
Pansiyona dönüp dinlenmeye devam ettim ve sabah erkenden yola çıktım. Hedef Tiflis! Daha önce hiç Tiflis’e gitmemiştim. 6 kez Gürcistan’a giden birisinin henüz Tiflis’e gitmemiş olması ilginç olsa da durum buydu. Ahıska’dan çıkınca bazı yerlerde yol yapım çalışmaları nedeniyle hızım düşse de otoyola çıkınca rahatça Tiflis yakınlarına vardım. Bu otoyolu 2015’te Japonya’ya giderken de kullanmıştım. O yüzden baya nostaljik anlar yaşadım. Tam 4 yıl olmuş o büyük maceraya atılalı. 25 yaşında, amatör bir motosiklet sürücüsüyken 125cc motorum Temel ile Japonya’ya doğru sürüyordum. Ne günlerdi be! Son 4 yıl ne kadar dolu geçti anlatamam 🙂 İşte bu sebeple bu yolda baya duygusal bir haldeydim.

Tiflis’e yaklaşınca biraz trafik arttı. Ben de dikkatlice sürerek haritadan işaretlediğim pansiyonu buldum ve yerleştim. Klasik Slav mimarisinde (adres tariflerinde) bir hosteli bulmak bazen çok vakit alabiliyor. Bu sefer de öyle oldu gibi bir şey. Tiflis’e varınca biraz çarşı pazar gezmeden olmaz.

Güzel bir meydan vardı trafik ışığı olmayan. Bunlar Gürcistan’daki trafik kültürü namına çok kaliteli gelişmeler.
Tiflis’te 2 akşam kalmaya karar verdim. İlk gün şehre adapte olup biraz dinlendim. Karnımı doyurmak için malesef hazır yemekler seçtim. Biraz yürüyüş yaptım ve Kura nehri kenarına indim. Barış köprüsünü de görmüş oldum.
Barış Köprüsünü geçince Rike Parkına varılıyor ve orada enteresan sanat eserleri var. Teleferik ile de şehrin tepe noktasına çıkılabiliyor.

İkinci gün ise enerjim yettiğince etrafta görülecek yerleri gezdim. Daha fazla da kalınabilirdi ama ben devam edip yeni şehirler yeni ülkeler görmek istiyordum. Malesef, mevcut her güzelliği gezip görmeye yetecek kadar vakit ve naktim yok.
Şehrin sokakları eski mimari özellikleri taşıyor ve dış cepheleri özenle restore edilmiş. Sıcak hava olsa da şehrin tepe noktasına yani Narikala’ya merdivenlerden tırmanarak çıktım. Yanınıza su almayı unutmayın! Tepeye çıkınca su fiyatı normalin 4 katına çıkıyor.

Tepeye vardığınızda ise Mother of Georgia ve bazı kiliseler var. Güzel Tiflis manzarası da seyre değer.
Biraz şehri seyre daldıktan sonra kilisenin olduğu tarafa doğru yürüyüşe geçiyorum. Bolca fotoğraf çektiren insan var. Gürcistan, turist çekme konusunda kendini geliştirmiş. Rus ve Arap turistlerin sayısı oldukça fazla. Ülke, nispeten ucuz olduğundan ve bazı konulara dikkat ettiğinden turist sayısı artmış.
Son olarak güzel bir kilise görüp şehir gezmesini bitirdim. Holy Trinity Kilisesi ya da katedrali bu manzara fotoğrafında uzakta sarı kubbesiyle görünüyor aslında. Oraya kadar yürüdüm ve bir cenazeye denk geldim. Kilisenin içine girerken şapkamı çıkarmamı isteyen takkeli papazlar vardı. 🙂
Burayı gezdikten sonra takatim kalmadığından taksi çağırmak istedim. Taksi uygulaması olan birinden rica ettim ve taksi çağırdım. Hostele kadar olan 3 km yol için sadece 6 TL ödeyince yürüdüğüm mesafeler, tırmandığım merdivenler bir daha geldi gözümün önüne… 🙂 Spor olsun.
Ertesi gün yola çıkmak üzere hazırlandım ve sabahleyin Kızıl Köprü sınır kapısından geçip Azerbaycan’a giriş yapmak üzere yola çıktım. Tiflis’ten sonrası tamamen boş yollarda geçiyor ve sınır kapısı kalabalık biraz. Gürcistan çıkışında çok bir işlem yoktu. Azerbaycan vizemi de sordular (artık vize yok Azerbaycan’a) ve hızlıca Azeri kapısında yerimi aldım… Devamı yakında…
2 Comments