Safranbolu – Amasra Seyahati

Bayram tatili süresince herkes bir yerlere gitti. Bu sene Ankara’ya tıkılı kalan ben de çok sevdiğim bir arkadaşımla yola çıktım. Ama bu sefer bir motosikletim olmadığından otomobil ile seyahat etmeye razı geldim. Asla yapmam, dediğim bir şey değildi zaten. Rotamızı da son dakika değişikliği ile kuzeye, Karadeniz’e doğru çevirdik!

2014 yılı benim için önemli bir yıl. İlk motosikletimi o zaman satın almıştım. Siz bu yazıyı okuyorsanız, bu tamamen o yıl verdiğim kararların bir sonucudur. O yıl yaz aylarında İstanbul’dan Trabzon’a motosiklet ile seyahat etmiş, dönüşte de Amasra ve Safranbolu’ya uğramıştım. Çok vakit geçirememiştim ama ikisini de çok sevmiştim. Hatta o zamanki yazılarımdan bir tanesini bu linkte okuyabilirsiniz.

Ankara’dan yola çıkıp Bolu üzerinden Safranbolu’ya ulaşmayı hedefledik ilk akşam için. Son dakika değişikliği olduğu için konaklama ayarlama şansımız olmadı. Benim kamp ekipmanım da tek kişilik ve de yanımda değildi. Ankara’da İbrahim Anacalı bu konuda bize yardımcı oldu ve kampta ihtiyacımız olan neredeyse her şeyi ödünç verdi. Onun çayını içip yola çıktık.

İlk gözlemim: Otomobil kullanırken daha fazla belim ağrıyor. Motosiklet daha konforluydu. Bu arada araba kullanmayı çok iyi beceremesem de uzun yolda sürmek çok zor değil. Acemi şöförler her zaman kurallara daha saygılıdır 🙂

IMG_3984

Bolu üzerinden Safranbolu’ya vardığımızda saat gece yarısını geçmişti. Referans olan birkaç arkadaş sayesinde Safranbolu’daki Müzekent Motosiklet Kulübü’nde konakladık. Gece geç saatte de olsa bizi karşılayacak birisi vardı. Çok teşekkür ederim herkese. Sabah olduğunda kulüpteki güzel köpek Romeo ile biraz oyun oynadık. Şehri gezmeye koyulunca hem muazzam Safranbolu evlerini hem de Saklı Bahçe’yi gördük. Kulüp başkanı Celil’in dükkanına uğramayı, hem onun hem de hamarat annesinin hikâyelerini ihmal etmedik. Artık Amasra yoluna koyulalım derken yolumuzun üzerinde olan Tokatlı Kanyonu’ndaki cam terasa gidelim dedik.

DSC03845

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Cam terası bulmak çok kolay. Her yerde tabelalar var. Terasa giriş ücreti alıyorlar. İlk başta ürperse de herkes, sonrasında camın üstünde gereksiz davranışlarda bulunanlar da yok değil. Beni çok etkilemedi terasın manzarası veya esprisi. Daha güzeli, aşağı inip kanyonda dolaşmak olurdu bence. Vakit ayırın, derim. Bir not: terasın olduğu alana geldiğinizde ilk otopark ücretli. Doğrudan oraya yönlendiriyorlar. Ancak 50 mt daha aracınızı sürerseniz Kristal Teras Ücretsiz Otopark gibi bir yazı göreceksiniz!

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Kanyonu da aradan çıkardığımıza göre artık Amasra yolıunu tutabiliriz. Önce dağdan inmek gerekiyor. Bol virajlı yollarda, radyo dahi pek çekmezken 1 saate yakın iniş yapılıyor. Fakat virajlar bittiğinde sizi karşılayacak olan manzara Türkiye’de benzersiz bir yer. Ağaçların tepelerinin birbirine çattığı, tünel oluşturduğu bir yola varacaksınız. Bu yol birkaç kilometre boyunca aralıklarla devam ediyor. Tam olarak neresi diye sormayın. Oradan geçerken anlayacaksınız zaten 🙂

Bartın merkeze vardıktan sonra da virajlı bir yol vardı (hâlâ var, eski yol olmuş). Şimdi ise tünel ile çok hızlı bir şekilde Amasra’ya varılıyor. Amasra’da iki akşam konaklama için pansiyon tercih ettik.

DSC03896

Bir gün Amasra’yı dolaşıp denize girdik. Hem de akşamında birilerine misafir olup balık yedik. Çok güzel bir gün oldu. Balığı yiyince enerji geldi tabiki, biraz daha gezelim dedik ve kaleye gittik. Fakat siz siz olun kaleye aracınızı sokmayın. Daracık geçitlerde nasıl araç kullanıyorlar bilemiyorum. Kalede evler ve de arabalar da var. Hatta kaleden denize inmek için merdivenler de var. Bence orada yüzmelisiniz.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Bir de Ağlayan Ağaç denilen kısım var, nam-ı diğer Boztepe, ama orayı ertesi güne bıraktık. Sabah kalkınca enerjik bir şekilde Boztepe’ye gittik. Biraz yokuş olduğundan sıcakta gitmemekte fayda var. Kafelerin olduğu kısma gelince benim gibi üşenmeyip daha da tırmanırsanız aşağıdaki manzara sizi bekliyor olacak. Not: tek çıktım oraya 🙂

DSC03968
Çıktığıma değdi.

İki akşam pansiyonda kalınca getirdiğim kamp eşyalarına üzülmeye başladım ve kamp yapmaya gidelim istedim. Amasra’nın doğusunda Çakraz diye bir kasaba var. Oradaki sahilleri beğenmedim ben. İnternetten bulduğum Akarsu Camping’e gittik. Gidince çok güzel bir kamp alanı bulduk. Deniz manzaralı, çok az kişinin olduğu bir koya kurulu.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Sahipleri merhum Barış Akarsu’nun yakınları. Hatta Barış’ın evi de orada. Sadece 1 akşam kamp yapıp yola devam etmek zorundaydık. Ama bolca denize girdik, manzaraya karşı doyumsuz çay içtik, pişirdik, yedik, eğlendik J Kamp alanında mutfak, buzdolabı, duş vs mevcut. İstenirse bungolaw da var. Ama çadır kurmak için ideal bir yer. Her yeri çimen olmadığından çadırın altına serecek bir şeyler getirdiğinizden emin olunuz.

IMG_4234

Not: Otomobille seyahat etmenin motosiklete göre çok fazla avantajı var. Klima, müzik, yol arkadaşı, sohbet, yağmur-çamur, düşme riski gibi şeyler yok. Kabul ediyorum, tercih edilebilir şeyler. Çok da cazip geliyor. Ancak, hepsini alt edecek bir şey yok: HİS….

Yolda görüşürüz…

Reklam

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s