Kolombiya’nın en ünlü kayası ile karşınızdayım. Medellin’in 100 km doğusunda, başkent Bogota’nın 400 km batısında bulunan Guatape kasabası Kolombiya’nın en güzel doğasına sahip yerlerinden birisi. Aynı zamanda en çok turistin uğradığı yer de sanırım burası. Kuzeydeki deniz kenarı şehirleri görmediğim için onları ayrı tutuyorum ama buradaki turist sayısı baya fazlaydı. Peki insanlar neden Guatape’ye geliyorlar?
Guatape’yi ünlü kılan iki şey var. Birincisi tabi ki şehrin ortasında belirivermiş olan kocaman yekpare kaya olan El Peñol, diğeri de oradaki doğanın güzelliği. Şehirde bulunan göl birçok çıkıntısı ve koyu olan bir yer şekli ile karalarla birleşmiş. Bunu tarif etmeye coğrafya bilgim yetmiyor, çünkü ben böyle bir göl başka bir yerde görmedim.
Ülkenin genelinde olduğu gibi burada da fiyatlar ucuz. Konaklama ve yiyecek için çok yüksek meblağlar ödemeniz gerekmiyor. Medellin’den araç kiralayarak veya turlara katılarak gelinebilir. Bogota’dan da aynı şekilde burayı ziyaret etmeye gelebilirsiniz. Eğer merak ediyorsanız Guatape-Bogota yolu üzerinde Pablo Escobar’ın eski evi olan Hacienda Napoles Parkı da bulunmakta. Parkın girişinde Escobar’ın işlerinde(!) kullandığı uçak da asılı duruyor.
Dönelim Guatape’ye. 25 TL’ye kahvaltı dahil olmayan bir hostelde kalmıştım. Kayayı, yani El Peñol’ü görmeye motosikletimle gitmiştim. Motosiklet için girişte bir park ücreti alıyorlar. Sanırım 2000 Kolombiya Pezosu gibi bir rakamdı. Bu da 2 TL’ye denk geliyor. Zaten kayanın dibine geldiğinizde ne kadar kalabalık olduğunu göreceksiniz. Motosikletliler için de uğrak bir alan.
Burada yapılacak en son şey ise El Peñol’e tırmanmak isteyip istemediğiniz. 740 basamaklı bir merdiven ile bu kayaya tırmanmak mümkün. Cesaretiniz varsa, kondisyonunuza güveniyorsanız kesinlikle tırmanmalısınız. Yalnız bunun için de turnikelerden geçmeden önce 15 TL gibi bir ücret ödemeniz gerekiyor. Ben tabi ki kayaya tırmandım. Hatta bu tırmanışı videoya da aldım ama paylaşmak için çok kaliteli bir şey çıkmadı ortaya. Sanırım 10 dakikadan az bir sürede en zirve noktaya çıkmıştım. Peki değdi mi? Siz karar verin 🙂
Eşsiz manzarayı yakıcı güneşe rağmen izlemek muazzam bir duyguydu. Hatta bir önceki gün Medellin’de aynı hostelde kaldığım birkaç gence kayanın üstünde rastlamam ayrıca komikti. Bir tanesinden güneş gözlüğünü isteyip fotoğraf çekilmiştim. İsterseniz oradaki kafelerde yemek de yiyebilirsiniz. Hediyelik eşya dükkanları da oldukça fazla.
İniş, tabi ki de çıkıştan daha kısa sürdü. Motorumun yanına geldiğimde onu inceleyen 3 kişi vardı. Bir problem mi var, diyerek laf attım. Adamlardan birisi Japon’du ve bildiğimiz büyük Japon motosiklet firmalarından birinde çalışıyordu. Bir sıkıntı yok bakıyoruz sadece, dediler ama ilgilerini çeken şey motordaki SW Motech çantamdı. Adamın Japon olduğunu anlayınca ben de Japonca konuşmaya başladım çat pat. Ben Japonca konuşunca, Japon amca da Japonca konuşmaya başladı. Sonra biz kısa diyaloglar halinde Japonca sohbet ettik, geçen sene yaptığım turu anlattım, vedalaştık ve ayrıldık. Motoruma binmiş hostele geri giderken bu durumu düşünüp gülmeye başladım. Yahu, normalde Japonlar, olaylara verdikleri aşırı tepkileriyle bilinir (ben de öyle bilirim). Ufacık şeylere çok şaşırırlar hatta. Elin Türk’ü, Güney Amerika’ya gelmiş, Uruguay’dan motosiklet satın almış, Kolombiya’ya kadar çıkmış, seninle Japonca konuşuyor be adam! Nasıl her şey normalmiş gibi Japonca konuşur ve çeker gidersin? Bir şaşırsana 😀 Hâlâ gülüyorum, hatırladıkça. Oysa ben öyle mi yapmıştım, hem şaşırmıştım hem gülmüştüm Kristine Türkçe konuşunca. Hikâyesini okumadıysanız Güzel Manzara’ya da bir bakın derim.
Hostele giderken şehrin sokaklarında biraz gezindim. Renkli sokaklarda biraz fotoğraf çektim, canlı müzik dinledim, hediyelik eşya bakındım. Sonra benzinlikte depoyu doldurup, zinciri temizlemek için de biraz mazot satın aldım.
Hostele döndüğümde hem yemeğimi yedim, hem de motorun zincirini temizleyip yağladım. Hatta orada kocaman bir ataride Super Mario bile oynadım. Ardından telefonuma bir mesaj geldi. Paraguay’da El Chaco bölgesinde tanıştığım motosiklet kulübünü hatırlıyorsanız burası sizin de ilginizi çekecek. Orada beni çok iyi ağırlayan, ve de hayatımda yediğim en lezzetli mangal etini pişiren, motosikletime bakım yapıp zincirini dişlisini değiştiren Franz mesaj atmış: “Medellin’de misin?”
Tam Medellin’de değilim ama yakınım Franz. Sonrasında bir fotoğraf gönderdi. Bir baktım ki fotoğrafta Baron ve El Peñol bir arada. Nasıl yani? Franz benimle aynı anda Kolombiya’ya mı gelmiş diye düşünürken açıklamayı yazdı.
Ben Paraguay’dayken başkent Asuncion’da bir motosiklet mağazası görmüştüm. Franz’ın kardeşi de orada çalışıyormuş. Sonra El Chaco bölgesine gittiğimde “aa ben o mağazayı gördüm” “aa kardeşim de senin maceranı çok severdi” gibi cümlelerimiz olmuştu. Nasip, kısmet Guatape’deymiş. Franz’ın kardeşi benim motosikletimi görmüş, tanımış, emin olamamış, abisine mesaj atmış… Gerçi benle buluşmak istememiş 😀 ama olsun, belki de bir turla gelmişti oraya. Dünya cidden çok küçük 🙂
1 Comment