Güzel Manzara

Deniz kenarında hayatının çoğunu geçirmiş birisi olarak denizi seviyor olmam çok normal değil mi? Hem denizi, hem yüzmeyi, hem kumu, hem de güneşi çok seviyorum. Klasik bir söylem olacak belki ama, Ankara gibi şehirlerde, denizi bulamayınca bir tuhaf hissettiğim oluyor. Denizin o sonsuzluk hissini arıyor insan. Özgürcesine, uçsuz bucaksız varlığı insanı iyi hissettiriyor. 

Güney Amerika’da ilk olarak Atlantik Okyanusu’na denk gelmiştim Arjantin’de. Sonra Arjantin’den Uruguay’a geçmiş ve okyanus kenarına oturup çekirdek çitlemiştim. Motosikletimi aldıktan sonra da kuzeye doğru sürmüş, uzun bir süre denizden ayrı kalmıştım. Dağlar, tepeler, yüksek rakımda oksijensiz günler derken kendimizi Peru sahiline doğru indirmiştik. Çölün içindeki şehir olan Huacachina’da kum tepelerinde debelendikten sonra biraz daha kuzeye sürüp Lima’ya varmaya çalışıyorduk. Ancak haritadan kontrol ettiğimiz üzere Pasifik Okyanusu çok uzakta değildi. Sabah yola çıktıktan 2 saat kadar sonra denizi görmüş ve ilk gördüğümüz noktada yolun karşısına geçip fotoğraf çekmeye başlamıştık.

Ben bu anı fotoğraf çekerek ölümsüzleştirmekle yetinmeyip bir de kamera açıp kayıt yapmaya başlamıştım. Şuradan geldik, sonunda denizi gördük gibi cümleler kurup kaydı sonlandıracaktım ki birisi uzaktan bir şeyler söyledi. 

“Çok güzel manzara değil mi” dedi o kişi. Türkçe. Tam da bu kelimelerle. Ben tabi gülmeye başladım ve kaydı sonlandırdım. Nasıl yani, siz neden Türkçe konuşuyorsunuz, dedim ve Kristine (adının böyle yazıldığını umuyorum) ve eşiyle tanıştık. Kendileri Alman. 

Peki neden Türkçe biliyor Kristine? Türkiye’ye gelmişler, Salda gölünü çok sevip yakınlarında bir ev satın almışlar. Satın almışlar da kimseyle sohbet edemiyorlarmış. Çünkü kimse İngilizce veya Almanca bilmiyormuş. E çok normal bir durum 🙂 Sonra Kristine’ciğim demiş ki “ben Türkçe öğreneyim”. Çalışmış öğrenmiş vallahi. Helal olsun. Çok rahat anlaştık, akıcı bir Türkçesi vardı. Kocası hiç öğrenmemiş. Olsun, Kristine baya ilerletmiş dilini. Gurur duydum. Gurur duymakla da kalmadım, şaşırdım da. Yeteri kadar şaşırdım 🙂 Yahu ben bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak Uruguay’dan satın aldığım motosikletle Güney Amerika ülkelerini arşınlıyorum, Peru’da mola verdiğim bir anda bir Alman bana Türkçe laf atıyor! Bu nasıl bir olasılık! Tabi ki şaşıracaktım!!!

Söyle bakalım Kristine, Peru’da ne yapıyorsunuz? “Biz kuşlar bakıyoruz” dedi kibar Türkçesiyle. Sonra da düzeltti, “Hayır, kuşlara bakıyoruz”. Merak edip sordum, nedir bu kuşlara bakmak? Ellerinde küçük dürbünleri ile belirli kuş türlerini görmek için dolaşıyorlarmış. Hatta orada başka bir kuşu görüp durmuşlar. Eşi dürbünü uzatırken kitaptan bir kuş resmi gösterip sahildeki bir kuşu gösterdi Kristine’e. O da aldı dürbünü, kuşlar baktı ve bitti. Hepsi bu kadar. Fotoğraf çekmek, yakalamak, veya başka bir şey yok. Görmüş olmak yetiyordu onlara. Ne kadar da kibar bir hobi. 

3 haftalığına Güney Amerika’dalarmış. Benim seyahatimin uzunluğuna şaşırmışlardı. Oysa onlar millet olarak bizden kat be kat fazla geziyorlar, biz ortalama yükseltmeye çalışıyoruz sadece 🙂 

20161011113513_IMG_1095
Fotoğrafın renkli hali.

Sevgili Kristine’e bu güzel anıyı bana hediye ettiği için teşekkür ederim.

Reklam

6 Comments

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s