Uruguay’da motosiklet satın aldıktan sonra yapmak istediğim tek bir şey vardı: eski devlet başkanı José Pepe Mujica’yı mümkünse bulmak ve bir fotoğraf çekilebilmek!
Bu hedefime ulaşabilmek için yaptıklarım ve karşılaştıklarım da oldukça tesadüf içeriyor. Neresinden başlayacağımı tam bilemiyorum ama bir tarafından tutayım en iyisi…
Montevideo’da olduğum bir gün Facebook’ta bir gönderi paylaştım. Bu yıl Güney Amerika’da gezmekte olanların listesini sıraladığım bir paylaşımdı. Kendi bildiklerimi, tanıdıklarımı yazmıştım. İşte her şey tam o sırada başladı! Gelen yorumların birinde oralarda gezmekte olan başka gezginlerden bahsediliyordu. Ben de tanımadığımı fark edip bu kişileri kontrol ettim. Bir kişinin profilinde gezinirken bir anda gözüme bir fotoğraf ilişti. Yok artık! Pepe Mujica! Bir anda aradığım ipucunu bulmuştum!
Hemen bu kişiyle iletişime geçerek direk Mujica mevzusunu açtım. Açtım ama o da o kadar tesadüf eseri bulmuş ki adamı aynı tesadüfleri benim yaşamamın imkanı yok. Mujica’yı kim aracılığıyla bulduğunu söyleyince o kişiye rastlama ümidiyle şehirde bazı yerlerde dolaşsam da elim boş döndüm hostele. Dil problemi yaşarım diye hostelde tanıştığım bir arkadaştan yardım da istemiştim. İkimiz de üzülerek hostele dönmüştük. Ben bir de ağlıyordum ama tamamen gripten 🙂
Sonra yine Facebook üzerinden aynı kişinin profiline girdim. Söylediğine göre Mujica’yı ziyaret ettiğinde yer bildirimi yapmış. Hiç üşenmedim. Profilinde uzun süre geriye gittim ve o yer bildirimini buldum. Buldum ama aldığım konum ne kadar doğruydu bilmiyordum. O sırada motosikletle ilgilenmem gerektiğinden olaylar Punta del Este dönüşüne kadar bekledi. Oradan döndüğümde Montevideo’da hostele direkt gitmektense navigasyonu açtım ve adresi bulmaya çalıştım.
Şehrin hemen dışındaki gecekondu mahallelerinden geçerek bir yere vardım. Ancak hangi evin Mujica’nın evi olduğunu nasıl bilecektim? Uzun süre çiftliklerin arasındaki yollarda motor sürdüm. Hay Allah, bu iş böyle olmayacak. Bir evin önünde durdum. Odun kesmekte olan amcaya, sıfır İspanyolcam ile “Mujica” diyebildim sadece. Hayatımın en komik anlarından birisiydi aslında. Fakat o sakallı amca eliyle işaret ederek bir sokak ismi söyledi. Şaka yapıyor olmalıydı. Nasıl yani? Doğrudan adamın evini işaret ediyor olamazdı değil mi?
Bahsettiği sokağa (caddeye) sürdüm ve yol üzerinde hangi evin Mujica’ya ait olabileceğini tahmin etmeye çalışırken bir anda gözüme bir mavilik ilişti. Acaba o arkasını gördüğüm araç Mujica’nın eski arabası mıydı? Az geri gideyim de açı kazanayım, arabayı tam göreyim dedim. Sürdüğüm yoldan sağa sapan toprak bir yol vardı ve 1 km kadar ilerde bir araba görmüştüm. Hepsi bu. Tam göreyim diye az geri gitmeye karar verdim, çünkü araba bir konteynerin arkasında kalıyordu. Durdum, geri döndüm ve sürmeye başladım. Tam o sırada karşı istikametten bana doğru bir araç geliyordu. Ancak araba, herhangi bir araba değildi. Ön koltukta Pepe Mujica oturuyordu! Aaa, aaaa derken motordan düşüyordum 🙂 Hemen durdum. Önden araba, peşinden ben o toprak yola girdik. Yolun girişinde bir restoran vardı ve Mujica oraya geçiyordu. Arabayı kullanan arkadaşı yanıma gelerek, ne istediğimi anlamış bir şekilde konteynerin oraya gidip beklememi söyledi, Mujica yemeğini yiyecekti. Tamam, dedim 🙂
Konteynerin oraya gittiğimde beni güvenlik görevlisi Turco karşıladı. Yahu adamın bekçisinin adı Turco! Ben de Turco, dedim ama sohbet edecek bir İspanyolca yok tabi. Oturduk Turco ile konteynerde Mujica’yı bekliyoruz. Ben arada fotoğraf çekiyorum. Arada mate çayı içiyoruz en koyusundan! Sohbet etmeye çalışıyoruz ama çok az iletişim kurabiliyoruz. Ben yine de halimden memnunum. Bir süre sonra Mujica geldi. Yanımıza oturdu. Hemen bir sigara sardı kendine. Tam ne olduğunu anlayamadım ben. Karşımda eski devlet başkanı oturuyordu. İlikleyecek bir ceketim olsa iliklerdim sanırım ama buna gerek yoktu. Öylece oturduk. Aynı bardaktan mate çayı içtik, biraz futboldan biraz da siyasetten konuştuk. Dini inançlardan ve de yeni seçimlerden de konuştuk. İzmir’i bildiğinden, Türkiye’nin içinde bulunduğu durumlardan da konu açıldı; ben de Karadenizin yeşilinden bahsettim. Doğa çok güzel, diyebildim ki bu benim ilk İspanyolca cümlem olarak anılarımda yerini aldı.
Geriye bir tek fotoğraf çekmek kalmıştı. Uzun uzun otursam da uzun uzun sohbet edemediğimden adamın vaktini çalmak istemedim. Yüzümde gülücüklerle enfes kahvaltısı olan hostelime döndüm. Oradakiler de inanmadı Mujica’yı gördüğüme. Ben de inanmıyordum ya neyse. Jose Pepe Mujica ile aynı bardaktan, dahası aynı pipetten mate çayı içmiş olmak; Türk bayrağı ile fotoğraf çekilmiş olmak, bekçisi Turco ile “ben de Turco” diye şakalaşmak ve Facebook’ta ekleşmek, böyle güzel anılar biriktirmek Uruguay’dan bana kalabilecek en güzel hediyelerdi. E tabi bütün bunları Baron eşliğinde yaptığımı da belirtmem lazım. He birde Mujica’nın ev adresini kaydettim. Sonradan başka arkadaşlarımla da paylaştım ama şu ana dek oraya benden adres alıp giden 3 kişi de Mujica’ya denk gelmedi. Turco ise beni hatırlıyormuş 🙂
Tüm siyasetçilerin böylesine mütevazi olduğu günleri görebilmek dileğiyle…
Gazetelerden ya da sosyal medyadan mütevaziliği ile az buçuk tanıdığımız ama çok sevdiğimiz bir isim. Cidden senin adına ben de mutlu oldum 🙂
BeğenBeğen
Ben de çok mutlu olmuştum 🙂
BeğenBeğen
Motosiklet Uruguay’da mi aldım dedin! Fiyatı neydi?
BeğenBeğen
Burada bilgi bulabilirsin.
https://ikiteke.com/2016/09/14/guney-amerikadaki-yol-arkadasim/
BeğenBeğen
Yüreği temiz olanların, özlemini duyduğu bir devlet adamı, sanada görüşmek nasip olmuş ne mutlu sana
.
BeğenLiked by 1 kişi