Ne getirdi, Ne götürdü?

Sadece 3 yıl önce ilk motosikletimi satın almıştım. Hem de ehliyetim bile elime geçmeden… Bir buçuk yıllık sürüş tecrübemle yollara atılmış, geçtiğimiz bir buçuk yılın da sekiz ayında motosikletle seyahat etmiş bulunmaktayım. Nereden nereye, hangi rüzgarla savrulduğumu artık tam kestiremiyorum. Şu kısa zamanda çok sık değişimden geçen hayatıma ise bazen ben bile şaşırıyorum 🙂

Daha önceki yazılarımdan bazılarını okuyanlar bilir: ben aslında araba satın almak üzere hayaller kuran, kırmızı bir BMW satın almanın eşiğinden dönmüş birisiydim. O arabayı veya başka bir arabayı satın alsaydım ne olurdu bilmiyorum. Şuan sahip olduğum birçok anının yerinde başka hikayeler olacaktı muhtemelen. Paralel evrenler oluşturmaya gerek yok. Motosiklet satın aldıktan sonra olanları anlatsam yeterli 🙂

2014 Ocak ayında ilk motosikletim Ninja 250’yi satın aldım. Tabi ki neredeyse sıfır tecrübeyle. Satın alıp eve getiremeyenlerdenim. Kendimce, diğerlerine göre daha uygun fiyatlı bir motosiklet bulduğumda satın almam gerektiğine ikna olmuştum. Henüz ekipmanım da olmadığından ehliyeti aldığım kurstaki hocadan rica etmiştim eve kadar sürmesini 🙂 Hatta kapının önüne yeşil bir Ninja bırakmayı göze almamış, direk ücretli otoparka çekmiştim. Sanırım ilk değişiklik bu: Otopark ücreti ödemeye başlamıştım.

Ve ikinci büyük sıkıntı. Bir motosikletim var ama tam kullanmayı bilmediğim gibi ekipmansız kullanmak da istemediğimden öylece bekliyorum. Tatlı bir heyecan olsa da sıkıcı bir süreç. Otoparkta ufak ufak süreyim derken motosikleti düşürüp yan karenajı küçükçe kırınca da tam oldu. Uzun süredir hissettiğim en büyük can sıkıntısıydı sanırım. Nasıl sinirlenmiş, nasıl hayata küsmüştüm. Böyle bir acı da motosikletim olduğu için beni bulmuştu. Yüreğiniz dayanmayacak gibi hissediyorsunuz. O sebeple ilk motor olarak, düşürdüğünüzde üzülmeyeceğiniz bir şeyler satın almakta fayda var. Ben fazla üzülmüştüm 😦

Kısa süre içerisinde ekipmanlarım neredeyse tamamını Motoplus’tan tamamladım. Artık kendimi daha güvende hissediyordum ama havalar soğuk ve yağışlı olduğundan pek motora binemiyordum. Yine içim içimi yiyordu anlayacağınız. Tabi, ekipman dizmek de bir bütçe gerektiriyor. Ona da para harcadım. A bir dakika… Zorunlu trafik sigortasını unutmayalım. Onu da ödemek zorundasınız 🙂 Ehliyet ücretleri vs de işin içine girince, olayın sadece bir motosiklet satın alıp üzerine atlamaktan ibaret olmadığını görüyorsunuz. Ve tabi hayatıma giren akaryakıt masrafını da göz ardı edemezdim. O sıralar benzin 5.00-5.10 TL arasındaydı. Bunlar hep masraf 🙂 Hiç araç sahibi olmamış birisi için bir anda ortaya çıkan ek harcamalar. Alışması vakit alıyor. Sıfırdan başlıyorsanız, rayına oturtana kadar bir sürü yere boşuna bir sürü para ödüyormuşsunuz gibi hissettiriyor, yalan değil.

Ama nedense bu paraları harcamak sizi rahatsız etmiyor. En azından beni etmemişti. Bütçemi ona göre ayarlamaya başlamış, sıkıntı yaşamayacak şekilde motosikletimi işletmeyi başarabiliyordum. İşe gidip gelirken motosiklete binmek en büyük zevkim olmuştu. İnsanların bana bakışı değiştiği gibi, benim de çevreme bakışım değişmişti. Motosiklete binmek, algıları açan bir aktivite olduğu için daha dikkatli ve titiz birisi olmaya başlamıştım. Bunlar da güzel yanları. Tabir-i caizse ayağınızı yerden kesen, böylesine zevkli bir taşıt ile bir yerden başka bir yere gitmek, İstanbul gibi bir şehirde muazzam bir lüks. Malesef, bir o kadar da tehlikeli…

Yazıyı çok uzatmayayım. Şundan eminim ki motosiklet size çok zevk verecek ama hata yapma şansı tanımayacak. Adeta yaşamak gibi… Ama her zamankinden daha fazla yaşamak, daha gerçekçi yaşamak. Daha bencil, daha çok kendine güvenen, ne istediğini daha iyi kavrayan bir birey olacaksınız büyük ihtimalle. Uzun süredir kendiniz için bir şey yapmadığınızı da fark edeceksiniz. Motosiklet, en yakın arkadaşınız olacak, ilişkilerinizi de etkileyecek.

Nasıl etkilemesin ki? Bir anda diğer motosiklet kullanıcıları ile arkadaş olmaya başlayacaksınız. Trafikte birbirine selam veren, yol kenarına çektiğinizde “bir sıkıntı mı var?” diye halinizi hatrınızı soran tanımadığınız arkadaşlarınız olacak. Bu, başka bir araçla yaşayabileceğiniz bir duygu değil. Motosiklet kültürünün en olumlu yanı belki de bu dayanışma ruhu. Bir parçası olunca çok iyi hissedeceksiniz, bu garanti 🙂 Fakat! Fakat, motosiklet kullanmayan arkadaşlarınızla aranız açılabilir. En çok duyacağınız, hatta duydukça kafayı yiyecek hale geleceğiniz “ama motosiklet çok tehlikeli, araba olsa…” benzeri cümlelere şimdiden hazır olsanız, uygun bir cevap bulsanız iyi olur 🙂 Onların dışında kalan arkadaşlarınız arasında ‘bir gün gezdirsene’ciler olacak. “Tepeden tırnağa korumalı ekipman giyiyorum, bir kask bile olmadan seni nasıl gezdireyim?” demeniz yeterli olmayacak 🙂 Onlar için de güzel cevaplar bulmakta fayda var. 

Son olarak… Bu saydıklarım arasında en üzücü olanına gelelim. Motosiklet kullandığınız için sizinle yakınlaşan, sonra yine aynı sebeple sizden uzaklaşan insanlar olacak. Bu insanlar genelde motosiklet sahibi olmayan, ne hissettirdiğini tam kavrayamayan insanlar oluyor. Hepsi değil, ama çoğu… 

Sanırım yazdıklarımın hepsini yaşadım. Ayrıca, arada düşüp kalkacağız tabi ki. Küçük kazalar da oldu. Bir tarafımı kırmadım ama kırık-çıkık olasılığımız motosiklet kullanırken baya yükselecek 🙂 

50.000 km’den fazla motosiklet sürüş tecrübem oldu. Sadece 3 motosiklet satın aldım. 250, 125 ve 200cc kullandım. Onlarca şehri gezip gördüm. Dünyayı tanımaya çalışırken, kendimi de tanıdım. Hayal kurdum, birçoğunu yaşadım…

 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s