YBR125 ile 23.500 KM

Yamaha YBR125esd (2014 model) motosikletimi Mart,2015’te satın aldım. İkinci motosikletim oluşu sebebiyle birazcık motosiklet tecrübem vardı diyebilirim. Ancak, kısa süre içerisinde anladığım en önemli şey: kesinlikle 125cc ile motosiklet kullanmaya başlanmalı!

Ben önce 250cc, sonra 125cc deneyince arkadaşlarımın baya tuhafına gitti bu durum. Beni çok rahatsız etmiyordu ilk kilometrelerde. Hele sokak aralarında, yoğun trafikte vs kaldığımda daha da mutluydum halimden. Bir gün E5’e çıkana kadar bu böyleydi 🙂 Hızlanma ve son süratin düşüklüğü, ilk tecrübe edişimde rahatsız etmişti. Zamanla bunları unuttum tabi ki.

Mart, Nisan aylarında İstanbul çevresinde gezilecek yerlere gittim: Edirne, Sapanca, Çilingöz Tabiat Parkı, Kefken, Rumelifeneri, Anadolufeneri, Ballıkayalar Tabiat Parkı, Tekirdağ ve Çanakkale gezileri yaptım. Haftasonlarına bunlar sığıyordu. İstanbul’da yaşamaya son verince, Haziran ayında Kütahya-Konya-Kapadokya-Trabzon yolculuğu yaptım. Onun kısa videosu ve fotoğrafları… Temmuz ayının başlarında Trabzon-Erzurum-Artvin-Trabzon gezisi yaptım: fotoğraflar ve video. Bunlar toplamda 8.000 km tuttu. Ve tabi son olarak, Temmuz ayında başlayarak Ekim’e kadar 85 günlük Trabzon’dan Tokyo’ya seyahatimi gerçekleştirdim, yol üzerinde Gürcistan, Rusya, Moğolistan ve tabi ki Japonya vardı. O gezimin detaylarını Project TTR linkinde ve Facebook sayfamda paylaştım. Toplamda 23.500 km YBR125esd tecrübem oldu. Peki neler yaşadım? Olumlu ve olumsuz görüşlerimi sıralamaya başlıyorum.

Önce bardağın dolu tarafına bakalım: 

1. EKONOMİKLİK:

125cc de olsa YBR bir Japon motoru. Evet, motorun üzerinde “made in China” yazıyor. Adidas kıyafetlerde de ‘Endonezya’ yazıyor ona bakılırsa 😉 Bu konu üzerinde fazla takılmamak lazım. Markanın verdiği bir güven var ve bu güveni ucuz bir rakama edinebiliyorsunuz. Yeni fiyatından haberim yok, ben ikinci el olarak 4-5 bin Tl arasında bir fiyata satın almıştım. Sigortası vs diğer motosikletlere göre ucuz. Parçaları ucuz, bakım ücretleri fazla değil. Yakıt masraflarına gelirsek: Benim test ettiğim kadarıyla motosiklet 2,6l/100km bir ortalama yakalıyor. Tam depo ile 500km menzili vardı. Bunlar çok güzel rakamlar ve ben de genelde memnundum bu durumdan.

2. HAFİFLİK:

İstanbul’da motosiklet kullanıyorsanız, trafiğe girmeme gibi bir şansınız var mı bilmiyorum. Trafikte kocaman bir motorunuz olsun ister misiniz? Ben istemezdim. Hafiflik, kıvraklığı da getiriyor. Rahatça sürebiliyorsunuz. Ayrıca, bir yere motosikletinizi park ettiğinizde, eğer bir köşeye istediğiniz gibi yanaşamadıysanız kaldırıp yerleştirmeniz bile mümkün 🙂 Zorlu arazi yollarına denk geldiğinizde de ayaklarınızı yana açarak rahatça motoru dengede tutabilirsiniz. Çamura saplansanız bile rahatça çekebilir, düşürdüğünüzde kendi başınıza kolayca kaldırabilirsiniz. 

3. OTURUŞ POZİSYONU:

Gayet rahat bir oturuş pozisyonunda bileklerinizi veya kollarınızı yormadan motosiklet sürebiliyorsunuz. Başlangıç için her şey yerli yerinde. Kısa sürüşlerde rahatsız edecek bir durum yok.

4. BAKIM KOLAYLIĞI:

Temel bir motosiklet olduğu için bakımları kolay. Uygun bir yeriniz varsa yağını kendiniz değiştirebilirsiniz (yağ filtresi yok zaten), orta sehpası olduğu için zincir bakımını yapabilirsiniz. Hava filtresine ulaşmak çok kolay. Buji zaten görünürde. Başka bakım yapılacak bir şey de yok zaten 🙂 Bir de aynaları Tenere660’ın üstündekilerle aynı. Çaktırmayın 😀

Aklıma gelenler şimdilik bunlar. Kısa mesafelerde, ya da benimkisi gibi uzun mesafelerde, YBR125 ile yolculuk yapılabilir. İstenirse, her motosikletle yolculuk yapılabilir. Bu, ne beklediğimizle alakalı her zaman. Japonya’ya kadar gitmeme rağmen bana en çok sorulan soru: “YBR125 mi CBF150 mi?” 

CBF150’yi çok az kullandım. Hatta bunun çoğu Honda’nın güvenli sürüş eğitimindeydi. O sırada da YBR sahibidiydim. CBF150 bana daha güçlü gibi gelmişti, yalan yok. Ama fiyatı biraz daha yüksekti ve de klasik “yağ yakıyor hacı” lafı beni itmişti, yine yalan yok. Sonuç olarak ben ikisi arasında pek fark görmüyordum ve YBR satın almıştım. Soruya dönecek olursak CBF150’yi bilmediğim için bu yazı bir kıyas değildir. Sadece YBR125 ile ilgilidir 🙂

Gelelim YBR’nin olumsuz yanlarına:

IMG_3700
Moğolistan’da bir kereye mahsus motosikleti tutamadım (gücüm tükenmişti) ve yere bıraktım; düşmedim.

1. KONFOR:

Boyum 181 ve 77 kiloyum. Motosikletin ölçüleri uzun sürüşlerde küçük gelebiliyor ve sırt ağrısı yapabiliyor. Ancak esas sorun bu değil. Sele o kadar rahatsız ki! Ben zilyon türlü çözüm tekniği üretmiş olabilirim. Bir Airhawk alsaydım her şey çok farklı olabilirdi. YBR alıp masrafları kısan birinin Airhawk konforuna para ödemesi pek normal olmazdı 🙂 Sanırım bu rahatsız sele YBR’yi iyi bir kurye motoru yapıyor. İnsanlar bir yere hızlıca varıp hemen koltuktan inmek istiyorlar. Amortisörleri, Ninja250’de gördüklerimden daha yumuşak olsa da uzun sürüşlerde canınız çok yanacak. Mola vermeden olmaz 😉 Maksimum 100 km sürüp mola veriyordum ben. Bir günde de en fazla 780 km sürdüm. Tabi ki çok yorulmuştum. 

2. PARÇA KALİTESİ:

Depo kapağı elde kalanlardan. İlk benzinliğe gittiğimde çok komik bir video çekebilmeme imkan sağladı bu. Depoyu kapattığınızda tam oturmamış hissi var. Ayrıca, depo kapağının üstü güneşte soyulmaya başlıyor. Bir de depoya magnetli çanta koyarsanız çok kolay çiziliyor (çizilmeyen depo boyası var mı, bilmem). Benzin ışığı yok, o sebeple benzin göstergesini takip etmek lazım. O da sağolsun hızlıca düşüyor.Yani genelde yanlış gösteriyor. Farlar, iyi aydınlatmıyor. “Ne kadar ekmek, o kadar köfte” demişler. Çok bir şey beklememek lazım aslında. Bunların dışında anlam veremediğim, çözüm de aramadığım bir durum vardı: arka teker ve arka çamurluk asla aynı hizada değildi. Maşa mı yamuktu? Bilmiyorum 🙂 Başka YBR’lere de bakıyorum gördüğümde, onlarda da aynı şey var. Sürüşümü hiç etkilemediği için hiç üzerinde durmadım. Son olarak, lastikler! Fabrika çıkışlı lastikleri muhakkak değişin!

3. MORAL:

Görsel olarak YBR’den bir şey beklememek lazım. Yakışıklı veya güzel diyebileceğiniz bir motor değil. Son derece sade (TEMEL) bir motosiklet. Fiyakam olsun, diyenler için iyi bir tavsiye değil. Efendi efendi kullanmak isteyenlerin, psikolojisi güçlü olanların motoru YBR. “Bu ne la?”, “125’likler gelemez!” “Sende ne var, heee yebere mi, hıımm” gibi yorumlar sürekli gelecektir. Bunlara dayanamayacaksanız binmeyin YBR’ye. Olay, motosiklete binmekten ibaret değilse, bu motosiklet sizin için uygun değil. Sürekli hor görüleceksiniz, kurye arkadaşlar bile “kurye misin” diye soracaklar. Benden demesi 🙂

Motosikletin son sürati veya hızlanması ne olumlu ne de olumsuz bir durum. 125cc bir motosiklet ile hız limitlerini aşabilirsiniz ancak istediğiniz her aracı sollayamazsınız. Yokuş aşağı giderken 110km/s hızın üstüne çıkabilirsiniz ama yokuş çıkarken vites düşürmek zorundasınız! Bunlara iyi veya kötü yön diyemem. Beklenti meselesi 🙂

Olumlu veya olumsuz yönlerini sürdüğüm 23.500 km boyunca yaşadıklarımdan yorumlayarak sıraladım. Bir de servise gitme sebeplerimi sıralayayım, yani karşılaştığım problemleri:

IMG_3128
Yamaha Center, Ufa-Rusya
  1. Lastikler çok kötü demiştim. Motoru satın alır almaz arkasını birkaç kez kaydırınca hemen yeni lastik satın almaya gittim.
  2. İstanbul-Edirne yolculuğumun ilk 100 km’sinde arka freni kullandığım bir sırada arka fren patladı/düştü/koptu. Adına ne derseniz diyin, arka fren çubuğunu tutan şey ortamdan ayrılınca çubuk bir takla atarak arka çamurluğu alttan bir güzel parçalamıştı. Lüleburgaz sanayide yaptırıp yoluma devam etmiştim. İstanbul’daki servis takılan parçayı beğenmediğinden orjinali ile değişmişti, arka çamurluk da yenilenmişti. Ek olarak, fren pedalı da değişmişti. Pedalda yamukluk var(mış). (Hepsi ucuz parçalar bu arada)
  3. Kütahya-Konya arasında ilk kez motosikletin zinciri gevşedi (7-8 bin km’ler, fabrika çıkışlı zincir DID marka mı bilemedim şimdi). Çok erkendi bence. Zinciri her zaman temizler yağlardım. Konya’da Abdurrahman Usta’yla tanışıp durumu anlattım. Zinciri düzeltirken arka freni tutan pimin sabit olmadığını fark etti. Arka frenden gelen “tak tak” sesi dinlememi istedi ve nedenini sordu. Sonra sorunu halletti. Büyüksün usta!
  4. Bir kez seyir halindeyken ön lastiğim çıktı 😀 Videonun sonunda var. Lastik yeni olduğundan mıydı acaba? Basınçlarını kontrol etmiştim aslında… (Bunun için servise gitmedim de sıkıntılar arasında yer aldı niyeyse :D, lastikçiye uğrayıp lastiği şişirdikten sonra Erzurum’a gittim.)
  5. Buraya kadar motosiklet 11.000 km bile olmamıştı ve Japonya yolculuğuma başladım. Yolda başıma gelenler ile devam edeyim. İlk olarak girdiğim bir çukurda taktırdığım uzun cam kırıldı. Far patladı. Yapmayın uzun cam taktırmayın. Yan sanayi bir ürün olduğu için kabahat benimdir 🙂 Ancak, onu yaptırmak için gittiğim sanayide hem tabir-i caizse kazıklandım hem de zincirin yine gevşediğini fark ettim. Bu zincir sıkıntısı sonraki 15.000 km boyunca devam etti. Sürekli gerip yoluma devam ettim. Son raddeye geldiğinde artık yol bitiyor diye umursamaz olmuştuk. Bir gün Sahalin adasında zinciri son kez düzelteyim derken neredeyse 1 saatimi harcamıştım. Normalde bunu 5-10 dakikada bitirdiğimi düşünürsek… Japonya’da bir gün zincir atınca zar zor bir usta bulup bir bakla çıkarttık zincirden. Öylece devam ettim. Ama hep zinciri hatırlıyorum YBR ile alakalı 🙂
  6. İlk kez Rusya’da karşılaştığım bir durum. Henüz çok gün geçmemişken motosiklet çok benzin yakmaya başladı. Evet, herkesin motoru normalin üstüne çıkmıştı ama benimki yüzde olarak biraz abartmıştı. Durumu, sosyal medyada paylaştığımda karbüratör ayarı yapmam gerektiğini söyleyip yardımda bulunmaya çalışanlar oldu. YBR125 ile YBR125esd arasındaki karbüratör farkı -en azından internette bulduğumuz görseller doğrultusunda- o günlerde ortaya çıktı. Herkesin karşılaştığı bu fotoğraf ile benim motorumdaki görüntü aynı değildi. Haliyle kendi başıma çözemedim bu durumu. Ufa’da (Rusya) Yamaha bayisine gidip durumu ustayla paylaştım. Yukardaki fotoğraf oradan. Söktü, baktı, kitapları, pdf’leri inceledi. Sorunu çözemediğini söyledi. “Çok yakacak” dedi 😀 Para da almadılar sağolsunlar. Şans eseri, ertesi gün motosiklet “çok” yakmadı ancak bir sonraki gün yine “çok” yakmaya devam etti. “Çok”tan kasıt, 2,6 litreden 3,6 litrelere doğru ilerleyen bir grafik. Belki daha da fazla. Bu sorunun kötü benzin, düşük oktanlı benzin, su katılmış benzin veya herhangi başka bir sebepten ötürü olduğunu düşünüyoruz 😀 Her ne hikmetse Japonya’da geçti bu sıkıntı. 
  7. Moğolistan’da arazi sürüşünü bitirip asfalta kavuştuğum ilk gün motorun son süratinde ve gaz tepkisinde bir tuhaflık olduğunu anladım ama sorunu bulamadım. İlerleyen günlerde düz asfalt yollarda motosikletim öksürmeye başladı. Ulanbatur’daki ünlü Japon Usta’ya karbüratöre bakmasını söyledim. Temizledi ve bir sorun olmadığını söyledi. Yalan! Motosiklet, bujisini değişsem de hava filtresini kontrol etsem de öksürmeye devam etti sonraki 1 hafta boyunca. Japonya’da bu sorun da ortadan kalktı ancak Rusya’nın son düzlüklerinde baya can sıkıcı sürüşler yaptım. Çok yavaşladığım, gaz tepkisinin bozulduğu saatler oldu. Çözemedik. Sonra kendiliğinden geçti. Fakat, yolculuğu bitirdiğimde son sürat azalmıştı. Bunlar hep kötü benzinden kaynaklanıyor olabilir, teknik bir sıkıntı da olabilir. 
  8. Sadece Moğolistan çöllerinden çıktığımda motosikletim yağ yakmıştı. 300gr yağ kalmıştı makinede 🙂 Takviye edip devam! YBR de yağ yakabiliyormuş demekki.

Fren balatalarını hiç değiştirmedim. Zaten Rusya’da hiç kullanmadık gibi bir şey. Arka stop lambasını bir kez patlattım. Ön farı bir kez patlattım. Ön camı iki kez kırdım. 

Peki, motorumdan memnun muydum? Evet, memnundum. Beni istediğim yere kadar götürmüştü. Birbirimizin nazını çekmemiz gerekiyordu 🙂 

Japonya’ya kadar nasıl gittin, sorusuna biraz cevap olmuştur sanırım. Tabi ki sorunlar yaşanıyor (karbüratör sevmiyorum artık mesela :D).Bazı durumlara adapte olmak çok önemli. Sorun varsa ve halledebiliyorsam(k) devam ettim. Sorunu halledemiyorsak ancak tekerler dönüyorsa yine devam ettik. Az gittim, uz gittim, yavaş gittim ama gittim. Bir yol arkadaşımın şu sözünü hiç unutmayacağım:

“Ben motosiklet durana kadar gidiyorum, hadi devam edelim.” 

 

15 Comments

  1. Benim cbf 150 ile bin km lik yolculuklara çıkınca cevremdekiler olumsuz konuşunca hep senin örneğini veriyorum büyüksün üstad

    Liked by 1 kişi

  2. Merhabalar. Ne güzel bir macera yaşamışsınız. Bir çırpıda okudum. Bende bir ybr kullanıcısıyım. Çok memnunum motorumdan. Sadece alttaki benzin borusundan benzinimi çalıyorlar bazen. Onun haricinde süper.

    Beğen

  3. bende ybr kullanıcısıyım, çok gizemli bir yazı olmuş bizi aydınlattığınız için teşekkür ederim 🙂

    Beğen

  4. Abi yotube kanalında uzun yol sırasında motor bakımını felan nasıl yapıyorsun onları anlatır mısın veya uzun yolda kac kmde bir motoru dinlendirmek lazım

    Beğen

  5. Gerçekten çok çılgınca bir deneyim olmuş senin için. Sen o ıssız yollardan geçerken ben tedirgin oldum şu ormanliktan bir şey çıksa yardımına koşacak kimse yok etrafta vs. Son olarak şunu eklemek istiyorum ben ankaradan antalyaya mt25 ile gittim ve dönüş yolculuğu sonunda belimde bel fıtığı başladı bunun sebebini doktor motorsiklet ile molasız uzun yolculuk olabileceğini söyledi. Senin de böyle bir sağlık problemin oldu mu ?

    Beğen

    1. Merhaba,

      Henüz öyle bi problemim olmadı. Oturuş pozisyonu çok rahat değil mt’nin bence. Gidonu yüksek bi motor alın, sele minderi kullanın, kambur oturun. Bir sorun olmaz. Biraz da spor yapmak ve 1 saatten fazla molasız sürmemek lazım

      Beğen

  6. Selamun Aleyküm usta.
    Bir sorum vardı hava soğutmalı motorlarla uzun yol pek tavsiye edilmiyo diye duydum hararet açısından. Siz böyle bir sorun yaşadınız mı ? Teşekkürler…

    Beğen

Yorum bırakın