Rusya… Nasıl da gergindim ön yargılarım yüzünden. Dışarıdan anlatılan gibi miydi acaba Rusya?
Kafamda bin bir çelişkili soru ile gümrükte beklerken saat farkı da yemişim ancak anlamamışım. 2 saat mi 3 saat mi beklediğimi asla bilemeyeceğim sanırım. İşlemler Rus sınır kapısında baya yavaş idi çünkü 3-4 kapı olmasına rağmen tek bir kapıda memur vardı ve herkes önünde kümeleşmişti.
Bana sıra geldiğinde elime Rusça bir kağıt tutuşturdular. Anlamayınca, panolardaki örneklerden doldurmamı istediler. Yazdık çizdik geçtik sınırdan. Sınırı geçince Türkçe “sigorta” yazan tabelalar dikkat çekiyor. Birine girip 2 aylık sigorta yaptırdım. 1000 Ruble ödedim.
Önceki gün farı patlatıp kafa karenajını kırdığımdan bir usta bulmak ümidiyle Rusya’nın hemen girişindeki Vladikavkaz’da bir otelde yer ayırmıştım. Oteli bulmak vakit alsa da kapalı bahçesinin büyüklüğü güven vericiydi. Çıkıp kendime simcard almaya çalıştım. Birkaç kez deneyip başaramadım. Wifi isteyip Türkiye’deki Rusça öğretmeni arkadaşımı aradım. Onun yardımını sonrasında hep alacaktım. Simcard işini halledince motor ustası sorsam da bulamadım. Bir sonraki gideceğim şehirde Yamaha servisi var diye üstelemedim. İyice dinlenip ertesi sabah yola çıkmaya hazırlandım. The Long Way ekibi biraz gerimden geliyordu.
Stavropol yoluna erkenden çıktım. Trafik ve yol yapım çalışmaları çok yavaşlattı her şeyi. Kiril alfabesine alışamamış gözlerim tabelalarda ne arayacağını da bilemedi bir süre. Rostov’u takip ettim önce. Bir ara nasıl olduysa Stavropol’u gördüm. Şehre vardığımda Yamaha servisini buldum ve karenajı tamir ettirdim. Zincir gergisini de ayarlattım. Daha ilk günlerden zincirde sıkıntı vardı. Yamaha bayisinde yaşadığım kafa karıştırıcı olayları daha önce anlatmıştım, istek üzerine tekrar anlatabilirim ancak yazmayacağım. Akşam bir hostele yerleşip uyumayı düşünürken The Long Way ekibinin kapıma kadar gelmesi ve “çık hadi dışarı” mesajıyla gece çok uzadı ve Stavropol’da unutulmaz bir akşam yaşadık.
Ertesi gün gezimin 5. günüydü ve Elista yoluna çıkmıştık. Şehre The Long way ekibi ile beraber vardık. Şehirdeki oteli ararken Moğolistan’dan dönen İtalyan sürücülerle karşılaştık. Oteldeki tek odayı onlara verip biraz daha yol almaya karar verdik ama Cengo’nun zincir attı. Tamir edip az ilerde kamp yaptık. İkinci kampım!
6. günde hedefim Volgograd idi. The Long Way daha fazla yol yapmak istedi ve ayrıldık. Volgograd’da yer ayırttığım hosteli bulmak çok zor oldu. Bu da Rusya’da hostel bulma zorluğu konusundaki ilk tecrübemdi. Rusya genelinde hostellerin adreslerini bilseniz de binanın hangi katında olduğunu anlamanız zor. Ayrıca, Volgograd’a gidiyoruz dediğimizde herkesin yüzü ekşiyordu. Yollar kötü diyorlardı da bu kadar kötü olduğunu kim bilebilirdi. Yamaha servisinde yağ değişimi yapıp ertesi güne hazırlandım.
7. güne yalnız başlayıp yolda The Long Way’den haber aldım. Hedefimdeki Saratov şehrinde servise gitmek zorunda kalmışlar. Onları yakaladım. İyice ısınmıştık birbirimize. İşlemler bitince Yamaha’daki bir çalışan bizi nehir kenarına kamp yeri bulmaya götürdü ancak nehir kenarı Antalya plajları gibiydi. Daha sakin yerler bulsak da sivrisineklerle dans etmek istemeyip ucuz bir otel bulduk. Tatil yapmaya gidilebilir Saratov’a!
Ertesi gün hedefim 480 km ötedeki Samara. The Long way önden hızlıca gitti. Şehre vardıklarında daha uzağa gitmek istemeyip nehir kenarına kamp kurmuşlar. Erzak alıp yanlarına indim. Şehir merkezine girmediğimiz için trafikten kurtulmuştuk ancak aşırı bir arazi sürüşü (maksimum 2 km ama olsun) ile inilen nehir kenarında bol sivrisinekli bir kamp yaptık.
Sabahında güzel bir kahvaltının ardından ayrıldık. Hedefte Ufa var. Benden önce gitseler de en fazla 1 saat fark atabiliyorlardı. Ufa’ya varmak baya vaktimi almıştı. Ufa şehir merkezine gelirken başlayan kaliteli asfalt devam edecekti. Şehirde saatlerce hep beraber hostel aradık. Binaların hangi katı olduğunu bilemedik hiç. Hatta, yardım istediğimiz insanlar da bulamadı. Sonra, adresi daha kolayda olan bir otele gittik. Akşamında bazı Türklerle tanıştık ve uyumaya gittik. Ufa, Başkort bölgesi. Yani, bolca Türk bulmak mümkün.
10. günün sabahı vedalaştık. Ben Yamaha servisine gidip neden çok benzin yaktığını bulmak istiyordum. Servise giderken lastikte bir de çivi görünce günüm neşelendi. Çok iyi ilgilenseler de sebebini nasılsa bulamadılar. Bolca muhabbet ettik. Lastikçiye gidip fitil attırdık. Zinciri temizledim. Bir gün daha kalmaya karar verdim. Fakat yine hosteli bulmam saatlerimi aldı. Ufa’da güzel bir de camii var bu arada. Arayıp bulana…
Ufa’da bir gün kaybedince ertesi gün çok yol yapmak için erken kalkacaktım. Ama planladığımdan 1 saat sonra yola çıkabildim.
11. günüm başlamıştı. Geride kalan 10 gün normal bir 10 günden çok daha fazlaydı. Saatler aynıydı belki, ama yaşantılar çok yeniydi, çok doluydu. Yola çıkıp tek başıma sürmeye başladım. Dağlarda sürmeye başlayınca manzara hoşuma gitmişti. Yokuşlarda yavaşlamak zorunda kalıyordum ama yine de yoldaydım. Sürdükçe sürdüm. Daha da sürdüm. Günler uzundu. Durmadım, daha çok sürdüm. Çelyabinsk’e geldiğimde konaklama yapıp yapmamak arasında düşündüm. Devam etmeye karar verdim. Çelyabinsk’e kadar ana yollar şehir içine girmeden devam ederseniz sizi yavaşlatmıyor ve pek bozulmuyordu. Şehirde kalmayacağım için etrafında dolaşayım dedim. Yol biraz uzuyordu ama kaliteli olur, trafiğe takılmam diyordum. Sapağı alıp benzinlikte durdum. Bir motorcu daha geldi. Ortak dilimiz olmamasına rağmen uzun uzun muhabbet ettik. Neden şehir içinden gitmediğimi sorduğunda kaliteli yolun şehir içinde olduğunu anlamıştım. Ne tuhaf!
Bu motorcu beni anayola götürmeyi teklif etti. Önden sürdü, takip ettim. Uzun süre beraber sürdük. Adını hatırlayamadığım bu arkadaş benimle 150 km motor sürdü. Sonra yolda vedalaştık. Ben sürmeye devam ettim. Nedense hiç durasım yoktu. Dikkatim azalmıştı. Bir sonraki şehre varmayı kafaya koymuştum. O sırada önümdeki aracı yakın takip ettiğimden sanırım yoldaki koca çukuru görmedim ve motoru çukurdan geçirdim. Ön cam tekrar kırıldı bağlantı noktasından. Umursamadım ve 760 km sürerek bi otele vardım. Yorulmuşum. Yatıp kalktım sadece. Kurgan isimli şehirde görülmeye değer hiçbir şey bulamadım.
12. güne tekrar yalnız başladım. Ne kadar sürmek istediğime dair bi fikrim yoktu. Kuzeye doğru devam ederek Kazakistan sapağına vardım. İlk planım bu noktadan Kazakistan’a girmekti. Hem yol kısalıyordu hem de Kazakistan’a girmiş oluyordum. Ancak o sıralarda iletişimde olduğum Özhan Ünverdi Kazakistan’a girmeden üstten dolaşacağı için ben de girmedim. Bu sapakta tanıştığım Alexandr ile tekrar görüşebilmeyi çok istedim. Babam yaşlarındaki motorcu Baykal’a gidiyordu. Ama tekrar hiç karşılaşmadık. Ishim isimli şehre doğru sürdüm tek başıma. Şehre girince Maxim adında bir motorcu beni ağırlamayı kabul ettiğinden ona ulaştım. O sırada The Long Way de aynı noktaya geliyordu. Maxim’in evine gittim ancak anlattığı hikayeler, evin durumu ve eski dostların geliyor olması sebebiyle orada kalmadım. Ayrıca motosikletimle dalga geçmesinden de hoşlanmamıştım. The long way ile bi otelde kaldık. Arayı açmadık anlayacağınız.
Günler hızla akıyordu. Aylar öncesinde Sirkeci-Harem feribotunda tanıştığım Özhan Ünverdi ile irtibatta kalıp İshim-Omsk arasında efsanevi bir buluşma yaptık. Cengo ve Adil abi de oradaydı. Çay içip muhabbet ettik. Sonra herkes yoluna devam etti. Özhan Ünverdi’yi memlekete uğurlarken biz Omsk’a vardık.
Omsk’ta bir hostelde kaldık. Ertesi gün yolumuz üzerinde hiç şehir yoktu. Bir sonraki şehir olan Novosibirsk ise 670 km uzaktaydı. Yapabileceğimden emin değildim. 100 km’de bir mola vererek Novosibirk’e vardım. Yolda bir sıkıntı yaşamadım. The Long Way ile bir otele yerleştik ve fazladan bir gün daha kalmaya karar verdik. 15. günümde motor sürmedim. Şehirde turladık. Bazı Türklerle tanıştık. İnce belli bardakta çay içtik. Yedik, içtik.
Ertesi gün yollarımızı tekrar ayırdık. Moğolistan’da tekrar karşılaşırız dedik ve üzülmedik. Planım Barnaul’a geçip oradan da Kazakistan’a geçmekti. Barnaul’a vardım ve bi otele yerleştim.
Sabah erken kalkıp Kazakistan sınırına ulaşmaya çalışacaktım. Yola çıkıp 10 dakika sürdükten sonra küçük bir kaza yaşadım ve Kazakistan’a gitmekten vazgeçtim. Zaten herkes gitmememi söylüyordu. Bunu bir işaret olarak algıladım. Rotamı Altay’lara doğru çevirdim. O gün benimle iletişime geçen Mongol Rally ekibi ile Altay’ların eteğinde kamp yaptık. Her şey bir sebep için oluyordu. The good, the bad and the ugly-Mongol rally adıyla gezen Türk ekip keyiflerine pek düşkündü. Fazla fazla yiyecek vardı yanlarında. O yüzden onlara “mangal” rally lakabını taktım.
Sabah tabi ki nehirde duş alıp yola çıktık. Dağ yolları o kadar güzeldi ki… Rusya’da motor sürmekten en çok zevk aldığım yerdi diyebilirim. Virajlar virajlar virajlar… Moğolistan sınırına yaklaşıp kamp yaptık. Sınıra yaklaştıkça her yer çoraklaşmaya başlamıştı. Moğol etkisi kendini gösteriyordu bile.
Gezimin 19. Günü erkenden kalkarak Moğolistan sınırına sürdüm. Sınır geçişi pek uzun sürmedi. Rallici ekiple de ayrıldık.
Moğolistan çıkışında Cengo ile beraber sürmeye başlamıştık. Kronolojik okumak isterseniz bu noktada Moğolistan’ı okumanızı tavsiye ederim.
Moğolistan’dan çıkıp Ulan-Ude’ya Cengo ile beraber geldik. Yolda benzinlik bulmak biraz vakit aldı. Fırtınalı bir havaydı. Şehre varıp rallici arkadaşları bulduk ve çok güzel bir akşam yemeği yedik. Yediğimiz hamburger biraz pahalıydı ancak sanırım hayatımızda yediğimiz en güzel hamburgerler arasındaydı.
Ertesi gün Baykal Gölü’ne arabayla gitmek istedik ancak patlayan ve tamir edilemeyen lastik bu yolculuğu engelledi. Akşam olunca yine o hamburgerden yedik 🙂
Bir sonraki gün şehri terk edip Chita’ya doğru yol aldık. Farklı bir yoldan gittiğimiz için yol biraz uzadı ancak çok güzel manzaralar eşliğinde ilerledik.
2 gün fazladan sürmemize rağmen Chita’ya varınca daha fazla ilerlemek istemedik ve Serkan Söğüt ile tanıştım. Artık beraber devam edecektik. O gece orada kalıp sabah yola çıktığımızda bir sonraki büyük şehrin 2100 km ötede olduğu gerçeğiyle yüzleşmek zorundaydık.
Bu yolu 5 günde yapmaya karar vermiştik. İlk günün sonunda bir şapel önünde kamp yaptık. Yolda satın alıp ürke ürke yediğimiz mantarlar çok lezzetliydi.
Bomboş yollarda sürmeye devam ettik uyanıp uzun bir kahvaltı yaptıktan sonra. Cengo benim motorumu sürdü biraz. Yolda fazla bir şey olmadığından akşam üzeri bir tır otoparkında kamp yaptık. Ateşi yaktım. Mükemmel sohbetin ortasına bir paket çekirdek çıkarınca ben süper keyifli bir akşam oldu.
Sabahında yine uzun yolları bitirmeye çalışıyorduk. Bu sefer Serkan Söğüt motorumu sürmek istedi. Akşama yine bir tır parkı bulduk ancak Cengo otele geçti.
Yoldaki 4. günümüzde yeni bir fikirle başlamıştık sürmeye. Diğer iki motordan yavaş olan Temel’i dönüşümlü kullanıp molalarda hiç dinlendirmedik. Böylece daha hızlı yol aldık. Gün sonunda normalden 80-90 km daha fazla yol yapmıştık, ancak 1 saatten fazla zaman kazanmıştık. Nehir kenarında kamp yaptık. Sivrisinekler çok fazlaydı ancak yanımıza gelen sarhoş Rusların sinek kovarı çalmaları hiç hoş olmadı.
Artık o uzaktaki şehre varacağımız güne uyanmıştık. Tembelce motor sürüyorduk. Sürekli mola veriyorduk. Akşam olduğunda Khabarovsk isimli şehirdeydik. Otel bulamayınca yerel motosiklet kulübünün yardımıyla onların mekanlarında kaldık.
Şehri gezmek için kendimize bir gün ayırdık ve dinlendik. Ardından Cengo’dan ayrılıp kuzeye sürmeye başladık. Kamp alanımıza gelen Rus çocukların neşesiyle eğlenirken azgın sivrisineklerin şiddetinden kaçınıyorduk. O kadar çok sinek vardı ki erkenden çadıra kaçmak zorunda kalmıştık.
Önümüzde son 324 km’lik yol kalmıştı. Bu yolda benzinlik olmadığından depoları doldurup yola çıktık. Sandığımızdan daha fazlası asfalt olan yolu akşama doğru bitirdik. Rusya anakarasının sonunda Vanino isimli şehre geldik. Rusya’yı bitirmek çok farklı bir duyguydu.
Otelde dinlenip ertesi sabah gemi biletimizi almaya uğraştık. Fazla uzun sürmedi ve kendimizi güvertede bulduk. 18 saatlik bir gemi yolculuğunun ardından Sahalin Adası’na vardık. Oradaki Türkler, özellikle Ahmet Abi, bizi çok güzel ağırladı. Bilet alma işlemleri uzadığı için adada 5 gün geçirdik.
Bu 5 gün boyunca bizi mükemmel ağırlayan Ahmet Cenk Cangir’e, Zafer’e, Jale’ye, Esra’ya ve Ethem’e sonsuz teşekkür ederim.
Japonya için gemiye geldiğimizde yağmurlu bir hava vardı. Artık Rusya tamamen bitmişti…
Faydalı olabilecek bilgiler:
Akaryakıt: 1.70 ile 2.00 TL arasında değişiyor. Ancak, benzine su kattıkları çok kez duydum. Kalite düşük anlayacağınız.
Kalacak yer: Dikkatlice seçerseniz kamp yerleri bulmak kolay. Sivrisineklere dikkat! Hostelleri bulmak zor. Fiyatları çok düşük ancak gps üzerinde aradığını adrese gelseniz de bulamayabiliyorsunuz.
Trafik: Yerden akıyor. Kavşaklara özellikle dikkat etmek lazım. Hız limitlerine uymaya özen gösterin.
Evrak: Vize gerekmiyor ancak 1 ay içerisinde ülkeden çıkmanız gerekiyor.